10 Haziran 2010 Perşembe

SANKİ SABAHTI *

Önce yağmur yağdı, sonra kar yağdı. Yağmurdan sonra bahar geldi. Bir daha bahar geldiğinde oldu anlatacaklarım.

----------------------------------------------------

Adam sağa döndü uyuyamadı. Sola döndü yine uyuyamayacağını anladı.
`Bu çıtırtıda uyunur muymuş?` diye düşündü.
Musluktan sızan suyun "tap tap" ları, ona bir saatin "zik zak"ları gibi geldiyse de uyuyamıyordu işte.
Saatlar sonra kalbi bayıldı. Uyku ile uyanıklık arası bir şeydi yatağındaki hareketleri adamın. Ashab-ı Keyf`in Kıtmir`inden farksızdı yataktaki hareketleri.
Ashab-ı Kehyf hakkında söylenecek sözü olmadığını düşündüğü halde, bu kıssayı duyarak büyümüştü, dedesi hep böyle kıssalar anlatmıştı çocukluğunda adama. Duymuştu ama bilmiyordu.
Bir boğayı aratmayacak güce sahipti, ama yedi yaşındaki bir çocuğun zekasının yarısına değil.
Ne musluğun "tap tap" ları vardı, ne de duvardaki dedesinden kalma saatin "zikzak" ları vardı artık. Çünkü kilimin üstündeki cevizle oynayan kendinin takırtısı bunları bastırmıştı.
Uyuyamayacağını, kedinin uyutmayacağını anlayan adamın gözleri döndü, uykuya yenildiğini sanarak kendini, gürültünün geldiği yerlerde var olduğunu sandığı mavi sulara fırlattı.
Düşerken denizin serinliğini, akabinde de azgın dalgaların vücudunu gevşettiğini hissetti.
Betonun üzerine boylu boyunca uzanan adam.
Hani deniz, nerede su...?
Şimdi, asıl bundan sonra ne olacaktı. Bir değil, bir çok yerinin sızısını duydu.
Pencereden sızan yeni doğan ayın ışığına sokak lambasından gelen ışık karışıyor.
Doğrulmak istedi.
Nedense kendini bir marazlı değil de, sıhhatli biri gibi hissetti ama... nafile ... Birçok yerinin birden sızladığını duydu bedeninde.
Olacak değil... çok kere böyle şeyler anlatımdışı nedense.
Kendini satıh bir suda yatıyor sandı. Dalgalar onu içe doğru çekti. Bir kolunu kaldırdı, kolunu denizin tuzlu suyuna öyle indirdi ki... betonda patlayan gürültü raftaki kapları oynattı. Bedeninde bir sıcaklık hissetti. Az sonra başlayacak sızıdan habersiz olarak öteki kolunu kaldırdı.
(Hangi akla hizmet ediyor bilinemez.)Ya Fettah, ya Rezzak... bir boğanın tüm gücünü kullandı. Denizin mavi derinliğine öyle indirdi ki...
Kendine sorarsan; dalgaları aşacaktı aklı sıra.
Hiç te hesapladığı gibi olmadı; kuru betondan ancak bir toz çıktı, ayağını vurduğu raftaki kaplar üzerine döküldü.
Doğanın yapısına uygun olmayan bu hareketi sonunda, rafın tutunduğu duvar çöktü.
Adam, eski yapı duvarın iri taşarı altında.
Duvarın gerisindeki kümes çöktü.
Tavuklar bahçede.
Horoz adamın üstünde oluşan (mezarlaşan) tümseğe çıktı ve sanki sabah olmuş gibi üç kez öttü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder