26 Mart 2009 Perşembe

GÖMLEK *

`Gömlekmiş,` dedi.

Babam, gelinliğinin pakete sarılı hediyesini açmak isteyince annem engel olmak istediyse de başarılı olamadı.

‘Gömlekmiş,’ dedi sonra.

Annem, gömleği kaptı.

Ben biliyordum,gömlek olduğunu dedi annem.

Nereden biliyorsun, dedi babam.

Ben bilirim.

Ama ben bilmiyordum, dedi babam.

Senin bilmen gerekir mi? Sen bilmesen olmaz mı, dedi annem.

Evet gerekir, dedi babam.

Öyle ya, sen bilmezsen kurbağalar kısır kalır, dedi, annem.

Çok ince kelimelerle konuşuyorsun yine, dedi babam. Jilet keskinliğinde cümlelerle, bir arı gibi sokuyorsun beni. Şu mutlu günümüzde beni incitme, diye inceden inceye konuştu babam.

Adete inliyor gibiydi.

Annem yine dokundurucu oldu: Neden mutlu oluyormusşun bu gün, dedi annem?

Mutluyum F. dedi babam, iki haslet var bu gün beni mutlu eden.

Neymiş onlar, dedi annem.

Ama sen yine bildiğini okuyorsun. Dokundurucu cümleler mi kullanman gerekli illa ki?

Annem, yine de sırıtıyor.

Babamın yüzünün mutluluk taşıdığı belli.

Neymiş onlar? diye babama sordu yeniden.

Bu gün babalar günü; bu bir. Gelinim bana hediye almış; bu da iki.

Söyler misin; kimin kırk günlük gelini kayın pederine hediye almış? Görülmüş vaka mı?

Babam, annemin elindekine yeniden saldırdı. Annem vermedi. Babamın gömleği giymesine engel olunca, babam bir köşeye sindi ve:

Sen kıskanıyorsun, dedi.

Ben kıskanıyor muyum?

Evet kıskanıyorsun.

Küçük kardeşim söze karıştı.

Küçük kardeşim adeta balıklamasına daldı söze.

Ben duydum baba, dedi.

Neyi duydun, dedi babam.

Annem, kardeşime baktı.

Annem, kardeşime bir tuhaf baktı.

Başını çevirir çevirmez konuştu:

Annem dedi ki, o gelin var ya... anneler günü geldi geçti. Bana hediye almadı. Babana almış. Ben biliyorum yapacağımı.

Ne yaparsın anne? Dedim. Ses vermedi.

İnceden inceye sokacak. Dedi babam. Gayrı ciddi.

Ben yılan değilim, dedi annem. Ciddi.

Sana yılansın demedim. Bir arısın, akrepsin. Nasıl?

*

Babam gömleği aldı.

*

Sabaha karşı idi; balkondan içeri taşınırken onu gömlek arkasında gördüm. Aynaya bakındı. Nereden bilebilirdim ki, niçin bakındığını? Pantolon giydi, yeniden aynaya bakındı. Kutsallaşmalı gömlek, diye söyleniyordu. Sabah yürüyüşüne gömlekle gitmeliyim. Sonra mabede dahil olmalıyım ama sırtımda bu gömlek olmalı. Mabetteki eylemimi gömlekle yapmalıyım. Kutsallaşmalı gömlek.

Henüz kırk gün oldu onu isteyeli. Kırk günlük sözlüsü oğlumun. Neden bu kadar çok sevdik onu. Kimin kırk günlük gelini kayınbabasını, babalar gününde değerli hediyeyle ziyaret ediyor? diye söylendi babam.

Öyle diyor babam: Kardeşimle ben; ablamız olmadı diye, annemle babam; kızımız olmadı diye imiş bu kadar sevgi. Annem her sofraya oturuşumuzda onu anar. Der ki bize; sizin kız kardeşiniz olmadı. İşte size kız kardeş. Onu, kız kardeş bileceksiniz.

Bileceğiz, derim ben.

Tabi anne bileceğiz, der kardeşim.

Kimin kırk günlük gelini kayınbabasını, babalar gününde değerli hediyeyle ziyaret ediyor? Cümlesini yineledi durdu babam.

Öyle denmez, dedi annem.

Ya nasıl denir?

Kimin kırk günlük sözlü gelinliği… diye başlanır.

Aman sende, dercesine elini savurdu babam.

Sandım ki, bir şeyler diyecek. Demedi. Ağzını açtı ve kapadı.

Demedi.

Sanırım, uzun süren mücadeleyi babam kazanmıştı. Kazanmıştı, çünkü annemin cevap yetiştirmek için kelime arayışlarına şahit oldum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder