10 Haziran 2010 Perşembe

KAVGA *

YATIKKOZ*

Halam burada geçen çocukluk anılarını anlatıyor.

On dört yaşlarında genç bir kızdım, diyor. Yine, her baharda yaptığımız gibi yapacaktık. Yani mallarımızdan daha fazla süt alabilmek için gerekli olan göçü gerçekleştirecektik. Bunun için de Başkonuş’un eteklerindeki YATIKKOZ diye bilinen tabiat harikası yeri seçtik.

Babamın tek kardeşi Kadı. Alışılagelen kötü huyunu terk etmiş gibi. Bize tarifi güç yardımda bulunuyor. Göçümüzde, bizi, bizden fazla düşünerek bir gün içinde YATIKKOZ’a yerleşmemizi sağlıyor.

Kardeşim Osman’ın doğumunu yapan annem henüz kendine gelebilmiş değil. Hasta.

*

MANZARA

Burada manzara çok güzel. Aşağıda Döngele, ileride kıvrıla kıvrıla akan Ceyhan nehrinin yukarısında Kızılseki ve Dereboğazı. Kısacası; bütün Maraş`altının köyleri sanki ayağımızın altında.

Sabahları, Maraş yönünden doğan güneşin üzerimizde eğlendiğini, sonra batıya doğru yöneldiğini, dağların serin gölgesini üzerimize saldığını ve Başkonuş’un üzerinden battığını seyrediyoruz.

Akşamları, ineklerimiz, keçilerimiz ve koyunlarımız memeleri süt dolu geliyor. Mallardan süt almayı öğrendim, ama ipincecik bir kız hangi işe koşturacak? Zaman zaman Zekeriya amcamın hanımı Sultan yengem yardımımıza geliyor. (Zekeriya; Kadı amcamın oğludur. Ben ona da amca derdim.) Kadı amcamdan haber yok.

*

DALEVERE

Meğer, Kadı amcam aklımıza gelmeyen işler peşinde imiş.

Evimize küçük oğlunu yerleştiriyormuş.

“İşte sana ev, diyor oğluna.”“

“Ama burası Köse Mehmet amcamın evi," diyor oğlu Zekeriya.

“O, bize bırakarak yaylaya gitti,” diyor kadı.

“Yine de dönünceye kadar oturmak için izin almak gerekmez mi?”

“Dönünceye kadar oturmayacaksın!”

“Ya ne kadar oturacağım?”

“Ölünceye kadar.”

Meseleyi öğrenen babam Kadı amcama:

“Babamızdan kalan evi aldın. Bu, eski davar ağılını bana verdin. Tamir ettim. ‘başımı sokacak yerim oldu, derken beni, yaylaya gönderdin. Evimi sahiplenmeye utanmıyor musun?” diyor.

“Ben Kadılık sıfatını aldım. Bu sıfat bana Şam’da verildi. Doğru bildiğim her şeyi yaparım, ” diyor.

*

KAVGA

Kavganın, göçümüzden sonra olduğu kesin. Günlerce sonra mı, yoksa bazılarının dediği gibi göçümüzün ikinci gün mü? Her bir şeyi, ayrıntıları ile hatırlamak güç aradan 70’ den fazla sene geçtiği için, diyor halam.

Kavgaya karışan bizden iki kişi. Babam ve kardeşim Mehmet.

Kardeşimi kötü dövdüler. Babamı bağladılar. Ökkeş vurdu, öteki vurdu.

Ben haykırıyorum. On dört yaşındaki bir kızın hıçkırıkları. Annem çadırda hasta. Osman omzumda bebek. Ahmet elimde. Yanıbaşımda, benden büyük oyun arkadaşım Kadı amcamın oğlu (dövenlerin kardeşi) İbrahim var. Neredeyse ona saldıracağım.

“İbrahim diyorum, baban ve kardeşlerin babamı bağladılar, kardeşimi dövüyorlar. Neden kurtar mıyorsun? İbrahim, çaresiz. Üzgün. İbrahim öfkeli. Öfkesi babasına ve kardeşlerine. Öfkesi: Haksızlığa.
Şimdi, Kadı, oğlunu görüyor: “Oğlum vur.”diyor.

“Baba kime vurayım. Sana mı, amcama mı?”

Çocukluk oyunumuzun mimarı olan bu adamı ilerleyen yıllarda daha iyi anlıyorum.

“Senin Kadılık sıfatını taşıdığın müddetçe o köye bir daha ayak basmam. “ diyor babam.

İmam Ali:

“Dayı, diyor babama çocuklarım büyüyor. Şehre yerleşip, onların tahsili ile uğraşmak zorundayım. Evim boşalacak. Hele bu kış benim evimde otur. Seneye Allah kerim.”

Hanımı Hatça (Hatice) karşı çıkıyor.

İmam Ali’nin kardeşi İmam Ahmet’ten de benzer teklifler alan babam iki sene i bu İmam Ahmet’in evinde kalıyor. Sonra da kendi evini yapıyor.

--------------------------------------

*Yenicekale kalesinin bulunduğu Boşkonuş Yaylasının altında bir yer ismi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder