25 Mart 2009 Çarşamba

AMELLER *

Bazı duygularım yarıda kalmış gibi geliyor bana.
Uzun sayılabilecek aradan sonra, soğuduğum değerlere yeniden başlamam daha da heyecanlandırıyor beni. Hayatta kalabilmem için bu değerlere sğınmamın gerekliliği başımı dönderiyor, ruhumu gönendiriyor.

Çeşitli insan türleri var yaratıklar arasında. Ama ben ikisini düşündüm yanlızca.

Biri kaybolmamak için kağıt ve kaleme sığınırken, biri de okuyor, yazıyor desinler diye yapıyor bunu.

Şuna benzer; biri emir doğrultusunda yapıyorken kutsal göçü, diğeri de hicret topluluğunda sevdiği kadın var diye yapıyor aynı yolculuğu. Uzun bir yolculuk, aylarca, hatta senelerce dağlarda kalmak var ama katlanmak insanın hiç te umurunda değil. Kalpten fışkıran bir inanç var 3 sene boyunca insanın usanmadan, bıkmadan taşıyabileceği bir inanç tabi haliyle. Bu kutsal insanları kimse kabullenmiyor. İşte bu olay sonrası kutsal sözlerinden birini söylüyor Önder:
‘Ameller ve niyetler… Ameller niyetlere göredir.’

Ameller, niyetlere göre değer kazanıyor.

Şimdi anlatacağım iki insan tipi bunlardan ayrı olanlardan ve toplumda bol örneği bulunanlardan.

Komşunun çocuğu bir el işaretimle yanıma geldi.
Endişem, gelmeyip kaçması idi ama geldi işte.
Yüzüme, ürkek ve korkak bakışlarda baktı. Ne diyeceğimi, ne söyleyeceğimi bileceğini sanmıyorum, ama her suçlu çocuğun taşıdığı ağırlığı sırtında taşıdığından eminim.

Ayakkabılarıma sarıldı, verdim.

Boyama işi bitince ona öyle dedim: ‘ Bana bak ve dinle; ekonomik durumu bozuk olan bir ailenin son çocuğu olman bir çok şeyde fedakarlık etmeni gerektirir. Bakkaldan aldığın yoğurdun yarısını başına dikmen, detarjan alman için verilen paradan kendine kebap payı çıkarman, onun bunun küçük çocuğunu dövmen bağışlanır gibi değil.’

İlerimdekiler dikkatimi çekiyor.

Bilmiyorum böyle çağdaşlık olur mu?

Karşı masadaki kız, anne ve babasının yanında, babasından önce sigara yaktı.

Gördüklerime inanamayan ben, yanımda dolaşan görevliye sorduğumda, ‘daha çağdaş desinler,’diye cevabını aldım. Çağdaş desinler diye anne ve babanın huzurunda, baban paketi çıkarmadan önce davran ve sigaranı yak.

Ne ala, oh ne güzel(!)

Ayaklarını üst üste getirdi, tasmasından tutarak köpeğini kucağına aldı. Başından başlamak üzere, hayvanda okşamadık tüy bırakmadı, kızın bu hareketi hayvanı sevindirdiği gözlerinin yumulup açılmasından belli oluyordu. Neden sonra kediyi görünce inmek istedi, kediye saldırmaktan ziyade oynamak arzusu gizliydi bakışlarında. Genç kızın kollarından sıyrıldı ama kızın üst üste atılı ayaklarının topladığı eteğinin çukurunda kendine yer buldu.

Kişinin çevresinde gördüğü bu gibi olaylardan kaçması mümkün olmadığı gibi, bunlara katlanması mecburmuş gibi geliyor. Çoğu kez soruyor: Ben kimim ve neyin mücadelesini yapıyorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder